Lezakhemün

Selçuk Bekar

Ey Lezakhemün, 
Anlayacaklarını değil, 
Anlamış görünebileceklerini istediklerinden 
Seni böyle çağırıyor, 
Dizeleri ezip büzüyorum 
Aynı uzunlukta olmasınlar diye 

Eros'tan bahsetmemi bekliyorlar 
Afrodityum diye bir taştan söz etmeliymişim 
Ki onunla kurulurmuş dişi yuvaların kuşları 
Susturacaksa kurşunları eğer birisi 
Sekhmet yapabilir mi diye sormaları cabası 
Tutankhamon'u o sabah ne yemiş, 
Yoksa o mu o sabah birini yiyecekmiş? ! 
Kahretsin bilmiyorum işte! 
Hatta yine bilmiyorum; 
Kaçıncısına gelebilmiş tanrı isimlerinin Budist derviş, 
Ve niye alınmamış Tagore'den o satır... 

Satır mı? 
Neden olmasın? 
Kasap Fahri ne güne duruyor Pursaklar tepesinde! 
İyi de, Memed Emmi oğlu için niye üzgündü sabah 
Bilmez mi makam koltuğudur, 
Rahattır? ! 

Tanrım, 
Bağışla bu garbi müziği dinlediğim için 
Biliyorsun, sana son defa isyan etti kulaklarım, 
Bu yüzden kaydı parmaklarımın arasından 
Benzeşen sesler, 
Uyaklarım... 

Uyuklarım! ... 
Evet... 
Yaparım bunu biliyor musunuz: 
Güzel konuşmak kadar bile güzel olmayan şeyler yazmam da 
Sövmem de hatta entel dantel övgüleri almak için, 
Hayvansı soyunuşlar ve isyankar kırıştırma imalarına bile kalkışmam ve hatta 
(Bu kadar uzun bir dize yazmak bahasına) , 
Sisle sarmaş dolaş, yemyeşil ormanlarda gezdiğim, 
Ve anacığımın bana göründüğü; beyazlar içinde 
Gül yüzünde tarifi gayri kabil bir gülümseme, 
'Hadi oğul, haydi artık gelsene' 
Diyeceği rüyaya uyuklarım! ! !

Ankara - 02.10.2006