Beşir Fuad

Ahmet Oktay

Enis Batur'a 
Gün doldu: Kendime bir aksisedayım 
Ürktüm hep hayalâttan. Aklım 
bana açıkla: Yırtılan 
zaman mı gülün yaprağı mı? Elinde 
buruşturuyordu validem. Kapatılmış 
ve leyli bakışlı mecnune. Ömrüm 
şimdiden "bir devr-i hüzün" 
ve kapkara matem: Dizdizeyim 
dalgın hayaletinle. Ufku 
sen misin seyreyleyen 
Darüşşifa'nın o tozlu 
penceresinden, ben mi? Vehimler 
ve cinnet korkusu 
bana mirasın. Ölü oğul da 
küçük, çıplak ayaklarıyla 
geziniyor sofada, çatının 
içindeki rüzgâr gibi. 

Ey hafıza! Kanıyor 
Ne varsa süzdüğün. Siyah zambak: 
Koridorlarında usulca açan 
o Cizvit mektebinin "Gecede 
yazmayı mutad edindim" 
daha o zamandan. Sırdır 
çünkü yazı: Candan doğar 
ve ayan ettikten sonra 
sır olur 

  Nemsin benim 
öteki zamanlardaki çocuk? Bir hasım 
gibi mi büyüttüm seni kalbimde? 
Sözüm sana yine de: Kimi gerçek 
daha derin düşten. Düşler de 
geleceğe gönderir ve Yitik Söz 
dirilir okurun dilinde. 
Yaşamım! Doğrusun 
yanlış olduğun kadar. Bir diken 
gibisin içimde. 

   Ah! Gülün yok. 
Doğ karanlığın devâsa 
rahminden de 
okurum hisset beni: 
        "İntiharımı da fenne tatbik edeceğim: 
         Şiryanlardan birinin geçtiği mahalde 
         cildin altına klorit kokain şırınga 
         edip buranın hissini iptal ettikten 
         sonra orasını yarıp şiryanı keserek 
         seyelân-ı dem tevlidiyle terk-i hayat 
         edeceğim" 

Zevcem! Kim kimin uçurumu? 
Her ağuş, ne yapsak 

bir serzeniş aslında. Metresim! 
Kucaklaştık ama daha bir kez 
buluşmadık. Tecilin 
dolmasını bekledim ben. 

                 Suret-İ Varaka 
         "Ameliyatımı icra ettim. Hiç 
         bir ağrı duymadım. Kan aksın 
         diye hiddetle kolumu kaldırdım" 

Ki "kâğıt dahi kanla mülemma"