Yağmurun Altında

Melih Cevdet Anday

Yirminci yüzyılı yaşadım 
Ertelenmiş bir yüzyıldı bu 
Yıkık bir sur yazgımızın uydusu 
Bekletir ömrü yürüyen ayla birlikte 
Bırakmaz günün adını koyalım. 

Yanıtsız bir yaşamdı erdemimiz 
Herkes içindi ve kimse içindi 
Okunmamış bir yazı, umudu doyuran, 
Duaları düşünmek neye yarar 
Kurgular tutuşturdu bacalardan. 

Yirminci yüzyılı taşıdım 
Tedirginliğimizin zorbalığıdır sanrılar 
Ve tohumun beklenmedik gürültüsüyle 
Çıplak su gibi yinelenir zaman 
Gökyüzünde usumuzun dirliği 

Aklın başarısızlığa uğradığı içtenlik 
Bir şive gibidir insan, ey öldürülmüş insan 
Bilinmeyen bir hayvana özgü bir ses gibi 
Sabırsız testi, hep dolar gibi olan 
Her şeyin sese dönüşeceği bilinemez ki! 

Yiminci yüzyılı yaşadım 
Parlak suyunda boğulmuş sahipsiz 
İnsan yeryüzünde durur, bulutlar 
Bulutlar düşümüzde doludizgin 
Soylu bir çılgınlıktı gündemimiz. 

Ellerinde oyuk gözlü idoller 
Yüreğimin yalanını besler üç güzel 
Bir dağın tepesinde buldum üç güzeli 
Ama ses yok, sessizlik yok, önce erte yok. 

Yirminci yüzyılı taşıdım 
Golgota' ya dirilemem ki, 
Taşlar arasında yabanıl erinç 
Ölümü diriltiyorduk hep 
Yaşam tabular arasında bir esinti. 

Mevsimler kurgularla oyaladı bizi 
Tarlaya bırakılmış bir at gibi 
Bağlı, yalnız ve özgür, 
Umudumuz sabrın tutamadığı ırmak 
Umutsuzluğumuz insan kalmak içindi. 

Yirminci yüzyılı yaşadım 
Dingin karştlıkların adını bulmalı 
Sel gibi kuruyor yaşlılık, gençlik 
Sanki melekleri gördük uzun saçları 
Tanrının unutkan kuzgunu idik. 

Nasıl unuturum ey doğa 
Bana bir diyeceğin vardı, kalakaldım, 
Vaktim yetmedi, ölüm kalım, 
Bütün yüzyılları yaşadım 
Vaktim yetmedi anlamaya. 

Yirminci yüzyılı taşıdım 
Atalardan kalma huysuzluk 
Kuşku, yeryüzü deliliği, 
Kıralımız doğuştan yarım 
Ama tanrımız Ara Ara idi. 

Yaşayamadım yirminci yüzyılı 
Kim yaşadı ki kendi yüzyılını 
Akarsuyun dilinden sezenimiz yok 
Orpheus' tan sonra ben geldim 
Giz dönüp baktığımız yerde kaldı. 

Görüp de bilenimiz yok. 

Ah acımasızdır uykusuz soru 
Delice zeytin yerdi atamız Homeros 
Biz yemezdik, aşılı zeytindi bizimki 
Suskun arpa, uyur uyanık harlı toprak 
Ama yüzyılımız hamdı, delice idi. 

Yirminci yüzyılı yaşadık 
O çağa bu çağa gömüldük 
Bir şey var, susar, bakar durur 
Ölümün soluduğu denizle varolan 
Gökyüzünden başka çağ yoktur. 

Oysa ne cok gecmis var, ne cok zaman 
Ne cok gelecek, ne az zaman 
Benzerlikle karşılaştık, susalım, 
Kapalı bir avuçtur sözcük 
Neden açıp da sormak ister insan? 

Sorup da dönenimiz yok. 

Hiçbir yüzyılı yaşamadım 

Tüy kuşun ruhudur, ses teni 
Hep anlar gibi oldum duvara vuran güneşi 
Nesne ve bilinç birdir, çağ atlattı beni 
Bir hoş bilmece içinde yaşadım. 

dingin ol ruhum, belki uzaklarda 
Bir yerde nicedir ilk dizeleri 
Yaratılıyor acıklı destanımızın 
Çağlar sonra hayranlıkla okunmak için 
Belki benzer umursamazlığımız kahramanlığa. 

Kalk dostum ormana gidelim 
Geyik sesleri içine çökelim 
Yeniden doğuş, kıvanç, uyum 
Kurgular bir yana, biz bir yana 
İlk kez düşünmeden görelim 

Martılar gibi yağmurun altında