Mümkünüm Yok

Nevzat Çelik

Yusuf'a

plastik tadında yediğim içtiğim 
yaz kış gözlerimi örseliyor duvar 
paslanıyor demir gelip boyuyorlar 
hep aynı renkte ölemem 
beton tuttu ayaklarım dışarda kar 
karın altında toprak nasıl hasretim 
bir kuşun kanatları geçiyor üzerimden 
bin kanat bakıyorum parmaklığa 
aklı gidiyor nöbetçinin 

kırk yıllık yoldan tanırım ben soğukları 
ama asıl baharların erbabıyım 
yine yorgun argın aşacak dağları 
yine kapıma yıkılacak karanfil 
elleriyle koymuş gibi bulacaklar 
badem mi olur erik mi çağla mı 
kendi dalından asacaklar baharı 
kaç yıl oldu alışamadım 
mümkünüm yok bu kez firarım 

aklı gidiyor nöbetçinin tüfek tüfek kalıyor 
tezkeresi yakın hırsla parmaklarını sayıyor 
göz gez arpacık bakıyor fena bakıyor 
gece dehşetli uzuyor duvarı iniyorum 
toprağa basmalıyım bir kuşu uçmalıyım 
deli esmeli poyraz bir dal parçası azbiraz 
mutlak duvarı aşmalı yoksa duramam 
gövdemi mıhlasalar bahara kalamam 
mümkünüm yok bu kez firarım 

hırsla parmaklarını sayıyor baştan sayıyor 
tezkeresi yakın düşleri kayıyor 
apansız bin basamak nöbetçi kulesi 
yapayalnız ağzında uçurumun apansız 
kar etmiyor parka ah ne çocukça ıslık 
beter üşüyor tetik otomatiğe düşüyor 
ben bahara kalamam ay batarken 
şafak şafak açarken yaban süseni ben 
yalnayak fırlıyorum duvarın dibinden 

bir ses canavarlaşacak ardımdan 
döne döne sırtımı yakacak 
ciğerimi bulacak beni toprağa yıkacak 
vu-ra-cak mümkünü yok 
bir ödül bir tezkere alacak 
karaköy'de bir orospuyla yatacak 
kaç bahar büyüğüm ondan 
onda hiç bahar açmayacak 
mümkünüm yok bu kez firarım

Aralık 1984