Rubailer - I. Bölüm

Nazım Hikmet Ran

1 
Bir gerçek âlemdi gördüğün ey Celâleddin, heyûlâ  filân değil, 
uçsuz bucaksız ve yaratılmadı, ressamı illetî-ûlâ filân değil. 
Ve senin kızgın etinden kalan rubailerin en muhteşemi : 
«Suret hemi zıllest...» filân diye başlayan değil... 
  
2 
Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemâlidir, 
ruhum onun, o dışımdaki âlemin bende akseden hayâlidir. 
Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayâl 
bana ışığı vuran yârimin cemâlidir... 
  
3 
Sevgilimin hayâli dile geldi aynanın üzerinde : 
«- O yok, ben varım,» - dedi bana günün birinde. 
Vurdum, düştü parçalandı ayna, kayboldu hayâl 
ve lâkin çok şükür sevgilim duruyor yerli yerinde... 
  
4 
Muşambanın üstüne resmini bir kerecik çizdim ama 
günde bin kere resmin çıktı bende tepemden tırnağıma, 
fakat ne tuhaf şey hayâlin onda daha çok kalacak 
benden uzun ömürlüdür muşamba... 
  
5 
Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle. 
Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle 
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var 
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile... 
  
6 
Öptü beni : «- Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır,» - dedi. 
«Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır,» - dedi. 
«İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde : 
«körler onları görmese de, yıldızlar vardır,» - dedi... 
  
7 
Bu bahçe, bu nemli toprak, bu yasemin kokusu, bu mehtaplı gece 
pırıldamakta devâmedecek ben basıp gidince de, 
çünkü o ben gelmeden, ben geldikten sonra da bana bağlı olmadan vardı 
ve bende bu aslın sureti çıktı sadece... 
  
8 
«- Paydos...» - diyecek bize bir gün tabiat anamız, - 
                  «gülmek, ağlamak bitti çocuğum...» 
Ve tekrar uçsuz bucaksız başlayacak : 
                    görmeyen, konuşmayan, düşünmeyen hayat... 
  
9 
Ayrılık yaklaşıyor her gün biraz daha, 
güzelim dünya elvedâ, 
ve merhaba 
                    k â i n a t . . . 
  
10 
Balla dolu petek 
yani gözlerin güneşle dolu... 
Gözlerin, sevgilim, gözlerin toprak olacak yarın, 
bal başka petekleri doldurmakta devâmedecek... 
  
11 
Ne nurdan 
              ne çamurdan, 
sevgilim, kedisi ve kedinin boynundaki boncuk 
yuğrumlarındaki farkla hepsi aynı hamurdan... 
  
12 
Lahana, otomobil, veba mikrobu ve yıldız 
hep hısım akrabayız. 
Ve ey güneş gözlü sevgilim, «Cotigo, ergo sum»1 değil 
bu haşmetli ailede varız da düşünebilmekteyiz... 
  
1 Düşünüyorum, demek ki varım. 
  
13 
Aramızda sadece bir derece farkı var, 
işte böyle kanaryam, 
sen kanatları olan, düşünemeyen kuşsun, 
ben elleri olan, düşünebilen adam...