Onun Doğuşu ve Demirhane Bacası

Nazım Hikmet Ran

Demirhane bacası ki 
yağmurda ümitsiz ve müntekim 
                                   dururdu. 
Ve rüzgâr ki kendini 
      kaldırıp kaldırıp demirhane bacasına vururdu. 
Ve siyah bir yelken gibi gece rüzgârdayken, 
sahip değilken ağaçlar dallarına, kuşlar kanatlarına, 
ve çekerken karanlıktan yıldırımları toprak, 
insanlar ve âletler bırakıp kaldırımları 
                                        derin uykulardayken 
bir zemin katında bir çocuk doğdu. 
Yıldızlar teker teker 
                    deste deste yandılar. 
Yıldızlar, onun çocuk gözleri gibi aydınlık 
                                              ferah veren 
                                              kerim olandılar... 
Demirhane bacası 
                      ışıyıp gülümsedi, 
dedi : 
« - Zemin katında doğan bil ki o dur. 
      Rehber ve delil ki o dur. 
      Fikri derin, şefkati gani, gazabı yamandır, 
      âletsizlerin oğlu, 
      âletsizlere âlet verecek olandır. 
      O, onların içinde, onların önünde o, 
      matem gecesinde, kavga yerinde, bayram gününde o. 
      Ve o her yanından ana kucağı gibi 
                                      saracaktır onları. 
      Ona ram olacak dört kadim unsur : 
      âteş ve toprak, rüzgâr ve yağmur. 
      Ve körler hikâyesinin son babını 
                                       o, tekmil ettirecektir. 
      Yazacaktır insanoğlu öz kitabını 
                                           bilerek 
                                                    isteyerek.» 

Sustu demirhane bacası. 
Söküyor şafak.