Kuvâyi Milliye - Birinci Bap

Nazım Hikmet Ran

Yıl 1918-1919 Ve Karayılan Hikâyesi 
  

Ateşi ve ihaneti gördük 
ve yanan gözlerimizle durduk 
                           bu dünyanın üzerinde. 
İstanbul 918 Teşrinlerinde, 
İzmir 919 Mayısında 
ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar : 
                                  Mayıs ortalarından 
                                            Haziran ortalarına kadar 
yani tütün kırma mevsimi, 
               yani, arpalar biçilip 
                                    buğdaya başlanırken 
                                                       yuvarlandılar... 
Adana, 
           Antep, 
                     Urfa, 
                             Maraş : 
                                  düşmüş 
                                            dövüşüyordu... 

Ateşi ve ihaneti gördük. 
Ve kanlı bankerler pazarında 
                          memleketi Alaman'a satanlar, 
yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar 
düştüler can kaygusuna 
ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından 
karanlığa karışarak basıp gittiler. 
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet, 
en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat, 
                  dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat, 
                                        iki kat soyulmamak için. 

Ateşi ve ihaneti gördük. 
Murat nehri, Canik dağları ve Fırat, 
Yeşilırmak, Kızılırmak, 
Gültepe, Tilbeşar Ovası, 
                     gördü uzun dişli İngiliz'i. 
Ve Aksu'yla Köpsu, 
Karagöl'le Söğüt Gölü 
ve gümüş basamaklı türbesinde yatan 
                                       büyük, âşık ölü, 
şapkası horoz tüylü İtalyan'ı gördü. 
Ve Çukurova, 
kıyasıya düzlük, 
uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya 
ve Seyhan ve Ceyhan 
ve kara gözlü Yürük kızı, 
gördü mavi üniformalı Fransız'ı. 
Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte. 
Eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu 
ve ağalar : 
Bağdasar Ağa'dan 
               Kellesi Büyük Mehmet Ağa'ya kadar, 
düşmanla birlik oldular. 
Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp, 
gelinlerin ırzına geçip, 
çocukları öldürüp 
              ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman, 
dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan 
ve çığ gibi çoğaldı çeteler 
ve köylülerden paşalar görüldü, 
                            kara donlu köylülerden. 
Ve bizim tarafa geçenler oldu 
                           Tunuslu ve Hindli kölelerden. 
Ve Türkistanlı Hacı Ahmet, 
kısık gözleri, 
                   seyrek sakalı, 
                                       hafif makinalı tüfeğiyle 
                                       dağlarda bir başına dolaştı. 
Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü 
ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin, 
                    ne zaman sıkışsa bizimkiler, 
        peyda oluverdi, yerden biter gibi o 
ve ateş etti 
              ve düşmanı dağıttı 
                                       ve kayboldu dağlarda yine. 

Ateşi ve ihaneti gördük. 
Dayandık, 
dayandık her yanda, 
dayandık İzmir'de, Aydın'da, 
Adana'da dayandık, 
dayandık, Urfa'da, Maraş'ta, Antep'te. 

Antepliler silâhşör olur, 
uçan turnayı gözünden 
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar 
ve arap kısrağının üstünde 
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar. 

Antep sıcak, 
             Antep çetin yerdir. 
Antepliler silâhşor olur. 
Antepliler yiğit kişilerdir. 

Karayılan 
           Karayılan olmazdan önce 
Antep köylüklerinde ırgattı. 
Belki rahatsızdı, belki rahattı, 
bunu düşünmeğe vakit bırakmıyordular, 
yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi 
ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar. 
Yiğitlik atla, silâhla, toprakla olur, 
onun atı, silâhı, toprağı yoktu. 
Boynu yine böyle çöp gibi ince 
                  ve böyle kocaman kafalıydı 
                                  Karayılan 
                                        Karayılan olmazdan önce. 

Düşman Antep'e girince 
Antepliler onu 
             korkusunu saklayan 
                              bir fıstık ağacından 
                                               alıp indirdiler. 

Altına bir at çekip 
               eline bir mavzer 
                                      verdiler. 

Antep çetin yerdir. 
Kırmızı kayalarda 
                           yeşil kertenkeleler. 
Sıcak bulutlar dolaşır havada 
                                            ileri geri... 

Düşman tutmuştu tepeleri, 
düşmanın topu vardı. 
Antepliler düz ovada 
                      sıkışmışlardı. 
Düşman şarapnel döküyordu, 
toprağı kökünden söküyordu. 
Düşman tutmuştu tepeleri. 
Akan : Antep'in kanıydı. 

Düz ovada bir gül fidanıydı 
                 Karayılan'ın 
                            Karayılan olmazdan önceki siperi. 
Bu fidan öyle küçük, 
korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun, 
namlıya tek fişek sürmeden 
                  yatıyordu yüzükoyun. 

Antep sıcak, 
              Antep çetin yerdir. 
Antepliler silâhşor olur. 
Antepliler yiğit kişilerdir. 
Fakat düşmanın topu vardı. 
Ve ne çare, kader, 
                  düz ovayı Antepliler 
                                     düşmana bırakacaklardı. 

«Karayılan» olmazdan önce 
                     umurunda değildi Karayılan'ın 
                     kıyamete dek düşmana verseler Antep'i. 
Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar. 
Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi, 
korkaktı da bir tarla sıçanı kadar. 

Siperi bir gül fidanıydı onun, 
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun 
              ak bir taşın ardından 
                             kara bir yılan 
                                          çıkardı kafasını. 
Derisi ışıl ışıl, 
             gözleri ateşten al, 
                              dili çataldı. 
Birden bir kurşun gelip 
                      kafasını aldı. 
Hayvan devrildi kaldı. 

Karayılan 
        Karayılan olmazdan önce 
kara yılanın encâmını görünce 
haykırdı avaz avaz 
            ömrünün ilk düşüncesini . 
    «İbret al, deli gönlüm, 
      demir sandıkta saklansan bulur seni, 
      ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm.» 

Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp 
bir tarla sıçanı kadar korkak olan, 
fırlayıp atlayınca ileri 
bir dehşet aldı Anteplileri, 
                     seğirttiler peşince. 
Düşmanı tepelerde yediler. 
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp 
bir tarla sıçanı kadar korkak olana : 
                                KARAYILAN dediler. 

«Karayılan der ki : Harbe oturak, 
  Kilis yollarından kelle getirek, 
  nerde düşman varsa orda bitirek, 
  vurun ha yiğitler namus günüdür...» 

Ve biz de bunu böylece duyduk 
ve çetesinin başında yıllarca nâmı yürüyen 
                                       Karayılan'ı 
                                      ve Anteplileri 
                                      ve Antep'i 
                  aynen duyup işittiğimiz gibi 
                 destânımızın birinci bâbına koyduk.