Gece

Güneş varıp gurûba kapanınca, 
Kakmalı bir taç gibi gül kırmızı;
Ve füsunlu mağrib ufku sarınca, 
Artar hummalı gönüllerin hızı. 
Gece sevdalı ruhların otağı
Gece âşıkların sırlı durağı 
Salınır reftâre mavi geceler, 
Sinelere neler fısıldar neler...
Coşar duygular, uyanır sevgiler, 
Duyulur her yanda gönül avazı...
Gönül gecenin sunduğuyla mahmûr
Gece O’nun ıtrıyla buhur buhur 
Kurtulanlar uzaklığın ağından, 
Mesajlar alırlar yar otağından, 
Ererler sırlara ebed çağından
Ve duyarlar o en duyulmaz hazzı...
Hep anber sürünür gezer meltemler
Sihirli rüya gibidir geceler 
En büyülü tellerle ötelerden, 
Nağmeler işitirler çok derinden;
Şarkılar dinlerler gönlün içinden, 
Verâdan sözleri, verâdan sazı. 
Duyulur cennetlerin akisleri
Gök kapılarının sırlı sesleri 
Orada yalnız düşünenler kalır, 
Maddî âlem daraldıkça daralır;
Ruh mesafe üstü mesafe alır, 
Aşılır cismin aşılmaz çıkmazı 
Sessizleşir sevdalılar, sevdalar
Ve sinelerinde baharlar çağlar 
İner gönüllere bir mavi sükun, 
Parıldar her yanı insânî ufkun...
Gece bir halvet mevsimidir O’nun, 
Çığlık çığlıktır âşıkların nazı...
Duyarak ötelerin lezzetini 
Cennetleri, Firdevs hayaletini

Kaynak: Sızıntı, Eylül 1994