Füsunlu Işık

Söyler Seni yüz bin dil ile dağlar, dereler,
Her yanda tül tül esmâ ve sıfatın görünür...
Duyunca adını her gönül ürperir-inler,
Çehreler büyülü bir mehabete bürünür... 
Vücudun aynasıdır halâyık şüphe yok;
Her bir varlıkta Cemâlinden bir eda gizli...
Münkirlere olmasa da mü’mine şahit çok.
Gördügümüz her şey âdeta lâhut benizli... 
Füsunlu işigin gerçi her simada ayân,
Ancak güzelligine âşinâ olan görür.
Renkler, şekiller, suretler Seni anar her an;
Anar ve çagiltilarla ummânina yürür. 
Tesbih etmeyen var mi Zâtini bu cihanda?
Her şey Senin şem’ine pervane döner;
Vuslat duygusu her sinede bir kara sevda,
Kara sevdalı olmak bile pâyeymiş meğer...
Bırakma hicranlara açık tahtımla beni!
Lutfedip vuslatınla ruhumu âbâd eyle!
Yakma ikbal bilmeyen kara bahtımla beni!
Bir nim u nigâhınla gönlümü âzâd eyle! 
Gönder ışığından ruhuma sönmeyen bir nûr!
Zuhûl etmeyeyim gayrı varlığından asla;
Ne olur insin artık mahzun gönlüme huzûr,
Kalmasın va’dinin is’âfı bir başka fasla.!

Kaynak: Sızıntı, Mayıs 1996