İnancın Atlas İklimi

İnançsızlık içinde bir gece garibliği,
Kapanıyor yüzlere kapılar perde perde.
Bir zifiri karanlık ki ruh mübtezelliği,
Kesmiş yolları kara delikler az ilerde... 

Işığa balçık çalındığı yerde...
Hülyâ, zulmet içinde dönen bir dolap gibi,
Ne gelen biliniyor, ne gidenden haber var...
Yeis bir derince kuyu ki, bilinmez dibi, 

Sâm gibi eser o iklimde esince rüzgâr...
Bütün varlık kaos, eşya sitemkâr...
İnanca açık ruhlar gökyüzü gibi parlak,
Ve bir sırlı derinleşmekte “ân”lar, saatler... 

Yeryüzü güzellikler meşheri yaprak yaprak;
Üstüste yollar Cennetlere dogru ilerler.
Yollarda coşmuş gökçek yüzlü erler...
Tül tül bulutlar altinda bitmeyen bir bahar, 

Salar kendini ruh uyanilmaz bir uykuya;
Gönül yaydan boşalan ok, şikârini arar;
Gittikçe tüllenir karşi ufukta bir ziyâ...
Ve ilerde nâmütenâhî derya... 

Sonsuza yelken açarlar bu derin hülyâda,
Yeşerir düşler o binbir hâtira zevkiyle...
Sonra vuslata ererler bu tatli rüyâda,
Sînelerine dökülen sonsuzluk şevkiyle...
Rûhun bir düzine zaferleriyle...