Ay Hikayeleri XXIV

Erkan Bal

Nasıl büyüdü çocuklar
ağlamakla başlamıştık hayata
korkusuna dayandık ayrılığın
sevda dağlarındaki kör yangınlarda
koca bir ormanı tüketen bu kötü adam
yüzlerce fidanı yetiştirip gönlünde
yine dağlara taşlara dikmeye çıktı
yeniden yeşillensin diye yeryüzü.
hiç yüksek tepelerde
çamların altına oturdun mu
rüzgar sana yedi kat ötelerden
güzel çiçek kokuları getirir
ayakta rüzgarın sertliğini hissedersin
ama oturduğunda ılımandır durgundur
ve adınla çarpan bu yürek, sana vurgundur.
baharı yaşamak güzeldir
devrilmemiş çamların gölgesinde
çiğdemleri görürsün yeryüzünde
ümitle çıkarlar toprağın bağrından
tıpkı kardelenler gibi
yaşama sevinci dolar yüreğine
ve dağlara çıkıp haykırmak istersin
- umudum, umudum, umudum
- ben dört yapraklı yoncayı buldum.
sevmek ne güzel şeydir sevgili
ötelerden hissedebilmek
yüreğinin kıpırtısına ortak bir yüreğin
sesini duymak kulaklarında
bir ırmağın gürültüsünden haberdar olmak
ve o ırmak sevda dağlarından doğar
mutluluk denizine dökülür
saçlarını rüzgara vermiş bir deniz kızının
kopup gelen bir tel saçında
mutluluğu düşleyebilmek
uzanıp dokunabilmek ellerine
gecenin sessizliğinde 
çölün kimsesizliğinde
dizlerine uzanıp
gökyüzünde yıldızları sayabilmek
elini tutup göğe yükselebilmek
ipek kanatlı bir kelebeğin
ipeksi elleriyle
Samanyolu'nda bir yolculuk
geceye sevi dolu bir selam verip
gündüze tebessümle uyanabilmek
- günaydın biriciğim
 çocukça paylaştık bir hayali
bir rüyayı gerçek kıldık
ve bir sevgi oyunu oynuyoruz
uzak diyebileceğin kadar uzak
yakın diyebileceğin kadar yakın
neden rüzgarı sevdiğimi anla
ve neden dalgaları yaşadığımızı
durgun sularda.
dağların doruklarında yetişmiş
nadide çiçekleri sana sunabilsem
gökten adı adın olan bir yıldızı
avuçlarımda pencerene getirebilsem
günaydın diye camına konan her sabah
ürkek bir çift kanat olabilsem
gözlerinde kaybolup
avuçlarından bir yudum su ile
ben sende kendimi bulabilsem
keşke her yeni gün senle doğup
keşke her gün kollarında olabilsem.